2 Nisan 2011 Cumartesi

Hipertansiyon nedir ve tedavisi?

Yüksek tansiyon (hipertansiyon) te rimi atardamarlardaki büyük kan basın cının 150 mmHg (mm cıva basıncı), küçük kan basıncının ise 90 mmHg’ye eşit ya da daha yüksek olduğu durum larda kullanılır. Tansiyonu uzun süre lerle bu değerlerin üstüne çıkan birey lerde beyin, böbrek, kalp ve damar has talıklarının daha çok görüldüğü ve ge nellikle tansiyonu normal olanlara oranla yaşam süresinin daha kısa oldu ğu kanıtlanmıştır.
Büyük kan basıncı (büyük tansiyon) kaç olursa olsun, küçük kan basıncı (küçük tansiyon) 90 mmHg ya da daha yüksekse sistemik yüksek tansiyon söz konusudur ve tedavi edilmesi gerekir. Son istatistiklere göre normalin üst sını rına yakın küçük kan basıncının (85-89 mmHg) bile bir risk etkeni olduğu anla şılmaktadır.
Küçük (diyastolik) tansiyonun yük sek olmadığı, yani 90 mmHg’nin altın da kaldığı, yalnız büyük (sistolik) tansi yonun yükseldiği durumlarda sistolik yüksek tansiyon söz konsudur. 70 yaşın altındaki kişilerde küçük tansiyon 90 mmHg’nin altında kalırken büyük tansi yon 160 mmHg ve daha yüksekse teda vi edilmesi gerekir. 70 yaşın üzerinde tedaviyi başlatacak büyük tansiyon de ğeri 170 mmHg ve daha üstüdür.
Hipertiroidizm, aort kapak yetmez liği ve atar-toplar damar bağlantılarında büyük tansiyon yüksek olmasına karşın ilaç tedavisi gerekmez. Bu durumlarda asıl hastalık tedavi edilmelidir.

Yüksek tansiyon günümüzde hâlâ beyin damarlarındaki tıkanıklık ve ka namalar açısından başlıca risk faktörü dür. Ayrıca, kolesterol ve sigara alışkanlığının yanı sıra miyokart enfarktü sünün başlıca nedenleri arasında yer alır; kalp ve dolaşım yetmezliği olan ki şilerin yüzde 75′inde bu hastalıklara ne den olduğu bildirilmiştir. Ayrıca tansi yon yükselmesinin damar duvarında ka lınlaşma gibi belirgin değişikliklere yol açarak tıkayıcı damar hastalıkları, anev rizmalar ve böbrek yetmezliği gibi bir dizi doku bozukluklarına neden olduğu kanıtlanmıştır.Son 35 yıl içinde yüksek tansiyonun ilaçla tedavisinde dev adımlar atılmış olmasına karşın, yukarıda belirtilen ol gular güncelliklerini korumaktadır. Gü nümüzde fazla yan etkisi olmayan, bu na karşılık son derece etkili ilaçlar var dır. Son yıllarda bu tedaviler sonucunda kan basıncının düşürülmesiyle kalp ve damar hastalıklarına yakalanma ve bu hastalıklardan ölme oranının belirgin ölçüde azaldığı kanıtlanmıştrr. Bu teda vilerin yüksek tansiyonlu hastaların tedaviden sonraki yaşanılan üzerindeki etkileri incelenmiş ve özellikle felç, kalp ve dolaşım yetmezliği ile böbrek yetmezliğinin ortaya çıkma sıklığının azaldığı, buna karşılık, söz konusu ilaç ların yüksek tansiyonlu hastada miyo kart enfarktüsü ya da anjina pektoris gi bi kalp kasının yeterince kanlanamama-sına bağh hastalıkların önüne geçilme sinde daha az yararlı oldukları belirlenmiştir.Bu ilerlemelere karşın, en son ista tistiklerin de doğruladığı gibi, yüksek tansiyon hâlâ ölüme neden olabilmekte dir. Bunun nedeni bazen hastanın ihmalkârlığı nedeniyle hekim kontrolün den geçmemesi ve hastalığa tanı kona-mamasıdır. Bazen de tanı konduktan sonra hekimin önerdiği ilaçların gere ğince kullanılmaması ya da uygun oJ-mayan ilaçların seçilmesi ve daha sık lıkla muayene edilen kişinin kalp ve da marlarının yapısı nedeniyle tedavi yetersiz kalır.Kuramsal olarak, daha iyi sonuçlar elde etmek mümkün olduğundan, kalp ve damarlarla ilgili komplikasyonların önlenmesindeki bu başarısızlıklar, sürekli bir tedavi uygulamanın gerektiğini vurgular. Yüksek tansiyon tehlikesi olan hastanın doğru saptanması, öte yandan hastaya verilmesi gereken ilaçların seçiminde etkili bir düzenleme ya pılması gerekir.
NEDENLERİ
Oluşum mekanizması bakımından iki tür yüksek tansiyon vardır: Birincil ya da esansiyel ve ikincil. Birincil yüksek tansiyonun nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, hastalığın oluşumun da kalıtım, ruhsal açıdan çabuk etkile nen heyecanlı kişilik, şişmanlık gibi ba zı etkenler saptanmıştır, tkincil yüksek tansiyon aşağıdaki hastalıklardan sonra ortaya çıkabilir: Böbrek dokusu ve böb rek atardamarlarında yerleşen hastalık lar (akut ve kronik böbrek iltihabı, poli-kistik böbrek), böbreküstü bezinin ka buk bölümündeki hastalık nedeniyle kortizon ya da aldesteron hormonları nın fazla salgılanması sonucu görülen Cushing hastalığı ve Crohn hastalığı, böbreküstü bezinin iç kısmının (medul-la) tümörü (feokromositom), aortun kalpten çıktığı bölgedeki darlığı, kafa içi basıncının artması.Yüksek tansiyonla basınç reaksiyo nu arasındaki ayrımın da yapılması ge rekir. Yüksek tansiyon terimi kan ba sıncının sürekli olarak bazı sınırların üzerinde kaldığım belirtirken, basınç reaksiyonu tansiyonun heyecanlanma ya da kan içine ilaç şırınga edilmesi gi bi bir uyaran nedeniyle geçici olarak yükselmesidir. Yükselmeye yol açan uyaranın etkisi kaybolunca tansiyon normale döner.
GÖRÜLME SIKLIĞI
Yüksek tansiyonluların tümü tanı kona cak biçimde tıbbi kontrolden geçmemiş olduğundan ve yüksek tansiyon değer lendirme ölçütleri her yerde aynı olma dığından yüksek tansiyonun dağılımını kesin olarak saptamak olanaksızdır. Hekime başvuran erişkinlerin yaklaşık yüzde 25′inde yüksek tansiyon vardır ve bunların yüzde 9O’ı esansiyel (birincil) tiptedir.
TANI
Tanı konması için kan basıncı 20 dakika dinlenmenin ardından ölçülmelidir; bir birinden farklı zamanlarda yapılan üç ayrı ölçümde de kan basıncı yüksek çıkıyorsa yüksek tansiyon tanısı konabilir.
Kan basıncı ölçümlerinde pek çok kısıtlama ve hata olasılığı vardır.
Bunların başında hastanın muayene ye ve hekime olan tepkisi gelir. Burada tansiyon heyecan nedeniyle tepkisel olarak yükseldiği halde, kişiye yanlış lıkla yüksek tansiyon tanısı konur.
Son yıllarda bu yanlışlıklardan ka çınmak için günlük etkinlikleri engelle meden kan basıncının otamatik olarak kaydedilmesini sağlayan birçok teknik geliştirilmiş ve uygulanmaya başlamıştır. Böylece elde edilen 24 saatlik tansi yon değerleri, yüksek tansiyonun or ganlarda yol açtığı zararları tansiyon aleti ile elde edilen değerlerin ortaya koyamadığı kadar belirgin olarak sergi ler. Bununla birlikte, kan basıncının di namik olarak monitörle izlenmesinin tanı açısından üstün olduğuna ilişkin bir kanıt elde edilememiştir. Bu neden le bu yöntem yalnız bazı seçilmiş yük sek tansiyon olgulanyla sınırlı kalacak biçimde uygulanmaktadır; bunlar kan basmcı sık sık değişen hastalar, yüksek tansiyon ile organlardaki örselenme arasında bağlantının tam kurulamadığı olgular, sık sık tansiyonu yükselenler ile tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi istenen olgulardır.
Olguların büyük bir bölümünde dik katli bir ölçümle yüksek tansiyon tehli kesi olup olmadığı belirlenebilir; gere kirse hasta kan basıncını evde kendi kendine de ölçebilir.
İkincil yüksek tansiyonun nedenleri ni saptayabilmek için genel bir muaye ne yapılması önemlidir. Özellikle kol ve bacak atardamar nabızlarının kolay ca alınıp alınamaması, atardamarlardaki nabız vuruş şiddetinin birbirinden farklı olup olmaması, böbrek atardamarları nın karından stetoskopla iyice dinlen mesi gereklidir. Ayrıca idrar tahlili ya pılır ve kanda üre, ürik asit, kreatinin, sodyum ve potasyum gibi elektrolitle rin düzeyi belirlenir.

TEDAVİ
Belirti ve yakınmaların az ya da çok ol masına bakılmaksızın tüm yüksek tan siyonluları tedavi etmek gerekip gerekmediği tartışması şu çözüme bağlanmış tır: Küçük kan basıncı 90 mmHg’nin (mm cıva basmcı) üstünde olan tüm hastaların tansiyonu 85 mmHg düzeyin de tutulacak biçimde tedavi uygulanma lıdır.
ikincil yüksek tansiyonda tedavi ön celikle temelde yatan hastalığın tedavi sine yöneliktir; birincil yüksek tansi yonda basıncın kontrol altına alınmasıy la ve basıncm normale inmesiyle sorun çözülemezse komplikasyonlann tedavi edilmesi gerekir. Birincil yüksek tansi yonun tedavisinde genel önlemlerin ya nı sıra ilaç tedavisi uygulanır. Genel ön lemler kısaca şunlardır: • Beslenme - Bazı istatistikler sanayi leşmiş toplumlarda nüfusun yansından çoğunun fazla kilolu olduğunu göster mektedir. Bu durum genellikle yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve damar sert-liğiyle birlikte görülür; öte yandan tek başına da kalp ve dolaşım sistemi has talıkları için bir risk faktörüdür. Bu ne denle yüksek tansiyonlu, şişman hasta nın normal kilosuna getirilmesi büyük önem taşır. Hafif ya da orta derecede yüksek tansiyonlu hasta, çoğu zaman yalnızca kilo vererek kan basıncını nor mal değerlere düşürebilir. Verilen her kilo için diyastolik (küçük) kan basıncı nın 2-3 mmHg azaldığı saptanmıştır.Özellikle hayvansal kökenli doymuş yağlar (tereyağ, içyağı) az kullanılmalı dır. Bu maddeler aşırı miktarda alınırsa kandaki kolesterol düzeyi artar; buna bağlı olarak yüksek tansiyon ve öteki kalp ve dolaşım sistemi hastalıklan açı sından risk yükselir. Sebzeyle beslenen topluluklarda çok az kişide yüksek tan siyon görüldüğü gözlenmiştir.Besinlerle aşın tuz alımı da engel lenmelidir. Tuz kendi başına güçlü bir damar büzücüdür ve tansiyonu düzenle yen bazı sistemleri etkiler. Ama yapılan son araştırmalar tuz kısıtlamasının bü tün birincil yüksek tansiyon durumla rında etkili olmadığını göstermektedir. Sonuç olarak tuz kısıtlamasına yanıt ve ren ve vermeyen birincil yüksek tansi yon çeşitlerinden söz edilebilir. Son za manlarda dikkatlerin odaklaştığı bir başka nokta ise potasyumdur. Potas yumca biraz zengin bir diyetin henüz tam olarak aydınlatılamamış mekanizmalarla tansiyonu düşürdüğü gözlen miştir. Kahve de kan basıncında birkaç saat süren 5-20 mmHg’lik yükselmelere yol açtığından kısıtlı miktarda alınmalıdır. Aşın alkol alımı da zararlı olabilir, aşın alkol alındığında sempatik sinir sisteminin uyanlmasına bağlı olarak uzun süreli yüksek tansiyon görülür.Sonuçta, yüksek tansiyonlu hasta peynir ve öbür süt ürünleri de içinde ol mak üzere çok az hayvansal yağ ve tuz tüketmeli, bol meyve ve sebze yemeli dir. Gerekenden çok kalori almamalı dır.
• Hareketsiz yaşamla savaş - Yüksek tansiyonlu kişiye önerilen yüzme, yürü yüş, jogging, bisiklet ve kayak gibi sporlar izotonik tiptedir. İzometrik egzersizler (ağırlık kaldırma) önerilmez. Tansiyonu sürekli yüksek olan kişi, önerilen egzersizleri uygularsa, sistolik ve diyastolik kan basıncıyla, kalp atım hızının düştüğünü görecektir.Gevşeme teknikleri - Sanayileşmiş toplumlarda çok yüksek düzeyde olan ruhsal gerilim tansiyonun yükselmesine neden olabilir. Bu nedenle son yıllarda tansiyonun düşmesinde yararlı olduğu saptanan gevşeme tekniklerinin kullanı mı gündeme gelmiştir.
• Sigara dumanından uzak durma -Tek bir sigaranın dumanının tansiyonda 15-20 dakika süreyle ani ve birkaç mmHg’lik yükselmeye yol açtığı kanıtlanmıştır. Aşırı sigara içen kişinin sü rekli yüksek tansiyon tehlikesiyle ne öl çüde karşı karşıya kaldığı kolayca anla şılabilir.Birincil yüksek tansiyonun tedavisinde yalnızca deneyimler sonucunda seçilen bazı ilaçlar kullanılır. Sabit bir tedavi tablosu yeğlenmemekle birlikte, kan basıncını düzenleyen mekanizma lar hakkında kazanılan bilgilerin yardı mıyla değişmeyen bir tedavi planının uygulanmaya sokulabileceği düşünül mektedir.Kan basıncını düzenleyen pek çok mekanizma olmasına karşın, en önemli ve uzun süreli etkiyi sağlayan, damarla-nn büzüşmesini ve dolaşımdaki kanın hacmini düzenleyen sistemdir. Kan ba sıncı kalbin damarlara pompaladığı kan miktan ile-arteriyollerin (küçük atarda marlar) duvarlarındaki direncin bir ürü nüdür. Bu düzenleme sisteminde, böb rekte ve böbreküstü bezinin kabuk bö lümünde odaklasan iki merkez vardır. Bunlann arasındaki dengenin bozulma sı iki farklı mekanizmayla yüksek tansi yona yol açar ve uygulanması gerekli tedavi her iki durumda farklıdır. Bunla rın aynı anda etkili olması ise daha kar maşık bir yüksek tansiyon biçimine ne den olur. Yüksek tansiyon, vücutta aşın su ve sodyum tutulmasına bağlı anor mal bir sıvı birikiminden kaynaklanı yorsa; tedavide idrar söktürücü ilaçlar kullanılır; yüksek tansiyon damar bü züşmesine bağlıysa, bunu önlemeye, çözmeye yönelik ilaçlar öncelik kaza nır. Ara biçimlerde ise her iki tür ilaç birden kullanılır.
Tansiyonun düşürülmesi gereken bazı özel durumlan da ele alalım

• Yüksek tansiyon ve yaşlılar - Bir zamanlar yaşlılarda doğal bir olgu ola rak kabul edilmiş olsa da, yüksek tansi yon damarlardaki yaşlılığa özgü deği şiklikleri hızlandırır. Yaşlılarda sürekli ve sabit yüksek tansiyonun etkilerinin en çok görüldüğü organlar beyin, göz, kalp ve böbrektir. Damar sistemindeki değişikliklere bağlı olarak bu organlar da işlev bozukluğu görülür. Vücutta güç harcadıktan sonra ortaya çıkan de ğişiklikleri değerlendirirken, tansiyonun aynı koşullarda sağlıklı kişilerde de yükseldiği unutulmamalıdır. Yaşlı has taların tedavisinde amaç, sistolik kan basıncının 170 mmHg’nin, diyastolik kan basıncının ise 90 mmHg’nin altına düşürülmesidir. Yaşlılarda tedavi, başka hastalıkların da varlığı nedeniyle genç lere göre daha zordur.
Ani tansiyon düşüşleri beyin dolaşı mında zaten var olan yetmezliği kötü-leştirdiğinden, bu durumun önlenmesi gerekir. Tedavinin aşamalı ve “yumu-şak” bir tansiyon düşürücüyle başlanıp sürdürülmesi önerilir.
Yaşlılarda yalnızca sistolik tansiyo nun yükselmesi de sık görülür. Sistolik tansiyon yaşla birlikte yükselir. Bu du rum, aortun ve başlıca atardamarların esnekliğinin azalmasına ya da yok ol masına bağlıdır. Yaşlılarda sistolik kan basıncı 170 mmHg’nin üstünde, diyas tolik basınç 90 mmHg’nin altında ise başlangıçta olabildiğince düşük dozda idrar söktürücülerle tedaviye başlamak gerekir.
• Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı-Yüksek tansiyon şeker hastalarında, şe ker hastalığı olmayanlara oranla iki kat sık görülür. Erişkin tip şeker hastalığı olanlarda yüksek tansiyonu açıklamak için birçok varsayım ortaya atılmıştır. Şişmanlık her iki hastalıkta da görülür. Şeker hastalarında tansiyonun kontrol altında tutulması böbrekteki örselenme-yi yavaşlatır ve hastalığın gidişini dü zeltir.
• Yüksek tansiyon ve gebelik - Gebelikte yüksek tansiyon tek basma ya da gebelik eklampsisi tablosunda vücutta sıvı birikimiyle birlikte ortaya çıkabilir. Bu durumun özellikle dölüt için olum suz sonuçlan olacağından, tansiyonun dikkatle kontrol altında tutulması gere kir.
• Yüksek tansiyon ve çocukluk - Ço cuklukta yüksek tansiyon oldukça en der görülür. Tansiyonun normal değer lerin dışında olması iç salgı hastalıkları nı, böbrek hastalıklarını ve aort damarı darlığını düşündürmelidir; ruhsal ne denler ya da yanlış ölçüm gibi teknik nedenler de rol oynayabilir. Genellikle sorun kilo vermeyle düzelirse de, ço cuklarda ve gençlerde görülen yüksek tansiyon olgularının çok büyük bir bö lümünde sorunun başka bir hastalıktan kaynaklandığı ve bu nedenle tanıya yö nelik bir araştırma ve özgül bir tedavi gerektiği unutulmamalıdır. • Yüksek tansiyon ve böbrek yet mezliği - Böbrek hastalığının ağırlaş masını önlemek için tansiyonun dene tim altında tutulması gereklidir. Hekim tansiyonu düşürecek ilaçları seçerken ve dozlarım ayarlarken dikkatli olmalı ve böbrek işlevleri üzerinde olumsuz etkisi olacak maddeleri kullanmaktan kaçınmalıdır.
TEDAVİNİN, SURESİ
Tansiyonun düşürülmesi gereken en düşük nokta tartışılmaktadır. Son çalış malar tansiyonun 85 mmHg’den daha aşağı düşürüldüğünde miyokart enfarktüsü nedeniyle ölüm tehlikesinin arttı ğını belirtmektedir. Bu olay 55 yaşın üstünde ve sigara içen erkeklerde daha belirgin görünse de, tansiyonu düşüren tedavinin tipiyle bağlantılı değildir. Bu varsayım üzerinde farklı görüşler ileri sürülmektedir; hatta, bazılarına göre bunun bilimsel bir temeli yoktur, ulaşılması gereken tansiyon düzeyi, yan etkilerin ya da hastalığa bağlı olan be lirtilerin ortaya çıkmadığı en düşük düzeydır.
Hekimin karar vermek zorunda kal dığı bir sorun da tedavinin süresidir. Genel olarak tedavi yaşamboyu sürme lidir. Genellikle ilacm kesilmesinin ar dından hemen tüm hastalarda tedaviden önceki tansiyon değerlerine dönüş izle nir. Bununla birlikte, tansiyonun dene tim altında tutulduğu uzun bir dönem den sonra, temkini elden bırakmadan, kullanılan ilaçların dozu ya da sayısı azaltılabilir.
SONUÇLAR
Tansiyonu düşürmeye yönelik tedavinin başarısız olması, ilaçların uygun olma yışından çok, hastanın tedaviye yeterin ce uymaması ya da gerçekçi tedavi he definin saptanıp kararlılıkla bu hedefe ulaşılmaya çaJışılmamasından kaynak lanır.
Günümüzde kullanılan tansiyon ilaçlarının farklı etkileri ve etki meka nizmaları vardır. Böylece hastaların hemen tümünde tansiyonun normale düşürülmesi mümkün olur. Yüksek tansiyonun nedenlerine ilişkin bilgiler hangi ilacın ya da hangi ilaçların bir arada kullanılmasının daha etkili ola bileceğini saptamak için yeterli değil dir. Bunun sonucunda yüksek tansiyo nun tedavisi deneyime dayanır ve et kili bir tedavi programı karmaşık ola bilir.İlaçların birlikte kullanımı, farklı dozajları olması, tedavinin uzun sürme si ve büyük bir olasılıkla pahalı olması nedeniyle çoğu zaman etkili bir tansi yon tedavisini uzun zaman sürdürmek güç olabilir.Erken tam ve tedaviye zaman geçirmeden başlamak çok Önemlidir; orta derecede yüksek tansiyonu olan, kalp ve dolaşım sistemi komplikasyonları olmayan hastalar basit tedavi program larıyla çok daha kolay denetim altına alınır.Son olarak, hastaya uzun süren te davinin ne kadar önemli olduğu anlatıl malıdır; hastanın bilgilendirilmesi, özellikle belirtilerin görülmediği kronik hastalarda çok Önemlidir. Bu hastalar kendilerini iyi hissetseler de yüksek risk taşıdıklarını ve ilaçlarını sürekli ve düzenli alırlarsa riskin çok azalacağını bilmelidirler.Öte yandan hastalıkları ya da teda vileriyle ilgili olarak nevrotik davran mamaları gerekir. Ayrıca hastanın evde tek başına tansiyonunu Ölçmeyi öğren mesi de gerekir; böylece tansiyon teda visini sürdürmesi kolaylaşır.Birincil ya da esansiyel yüksek tansiyon
Nedenin belirlenemediği durumlarda yüksek tansiyon böyle adlandırılır. Yüksek tansiyonlu hastaların çoğunluğunda (yüzde 85-90) görülür. Belirgin ailevi özelli ği vardır; çevresel, sinirsel, hormonal ve damarlarla ilgili etkenlerin de farklı öl çüde etkisi olabilirse de, bunlardan hiçbirinin kesin sorumlu olduğu kanıtlanma mıştır. Öteki etkenler arasında aşırı tuz alımı, duygusal gerginlik ve şişmanlık yer alır. Bu etkenlerin kalıtsal yatkınlığı olan kişilerde yüksek tansiyonun ortaya çıkmasına neden olduğu ya da önceden var olan yüksek tansiyonu ağırlaştırdığı sanılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder